Obezite Nedir?

Obezite çok basit olarak vücutta aşırı yağ birikmesidir.

OBEZİTE OLUP OLMADIĞI NEYE GÖRE BELİRLENMEKTEDİR?

Obeziteyi belirlemede en sık kullanılan yöntem Vücut Kitle İndeksi (VKİ)’dir. Vücut ağırlığımızın boyun karesine bölünmesi ile bulunur. VKİ 30’un üzerinde ise obezite, 40’ın üzerinde ise morbid obezite yani ölümcül olabilecek obezite var demektir. 

OBEZİTE NE SIKLIKTA GÖRÜLMEKTEDİR?

Obezite tüm dünyada erişkinlerde en sık görülen kronik hastalıktır ve dünyada 650 milyon obez kişi olduğu hesaplanmaktadır. Amerikada obezite oranı (VKİ 30 üzeri olan) %34, morbit obezite oranı %10’dur. Türkiye’de de her 3 kişiden biri obezdir ve son çalışmalara göre maalesef Türkiye, Avrupa'da obezitede birinci sıradadır.

OBEZİTENİN BİZE GETİRDİĞİ RİSKLER NELERDİR?

İnsülin direnci, tip2 diyabet, hipertansiyon, kalp, eklem problemleri, uyku apnesi, kolesterol yüksekliği, damar sertliği, karaciğer yağlanması, kısırlık gibi onlarca ek hastalığa neden olan bir hastalıktır ve tüm dünyada sigaraya bağlı ölümlerin ardından 2. en sık önlenebilir ölüm nedenidir. 

OBEZİTE TEDAVİSİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?

Öncelikle diyet ve egzersiz gibi yaşam şekli değişiklikleri denenmelidir. Bu konudaki özellikle VKİ 40’ı geçen hastalardaki temel sıkıntı kilo vermek değil verilen kiloların geri alınmasıdır. Bu gruptaki hastalarda geri kilo alma riski %90-98 arasında değişmektedir. Bu şekilde kilo veremeyen ya da verdiği kiloları geri alan bireylerde iki temel tedavi grubu vardır. Bunlardan birincisi botoks ve balon gibi endoskopik olarak uygulanan yöntemler diğeri ise cerrahi tedavi yöntemleridir.

VKİ 40’ın altında ve obeziteye bağlı ek hastalıklar yoksa endoskopik olarak uygulanan botoks ya da balon gibi yöntemler uygulanabilir. Bu yöntemler basit, kolay uygulanan, yatış gerektirmeyen ve genel olarak konforlu yöntemlerdir. Fakat bu yöntemlerin cerrahiye göre 3 tane eksik yönü vardır. Ek hastalıklar varsa bunların tedavisinde yetersiz kalabilir, Kimin kaç kilo vereceği konusunda netlik yoktur, sadece diyete yardımcı yöntemlerdir. Geri kilo alımı riski cerrahiye göre yüksektir ve %30’lara ulaşır.
Eğer VKİ 40’ın üzerinde ise ya da 35’in üzerinde iken ek hastalıklar varsa veya VKİ 30’un üzerinde iken kontrolsüz tip2 diyabet varsa o zaman obezite cerrahisi önerilmelidir.

OBEZİTE CERRAHİSİ GEÇİRENLERİN SAYISI SON YILLARDA GİDEREK ARTIYOR. BU ARTIŞI NEYE BAĞLIYORSUNUZ?

Obezitenin yaygınlaşması ve obezitenin hayatı tehdit eden bir hastalık olduğu konusunun farkına varılması cerrahiye yönelimi arttırmıştır. Bunun dışında 1990’lı yıllarda laparoskopinin yani küçük deliklerden (kapalı) ameliyat yapma tekniğinin ilerlemesi ile bu ameliyatların daha konforlu ve güvenilir hale gelmesi. Bununla birlikte bu konudaki bilimsel ve cerrahi tecrübenin de artmasıyla bu ameliyatlardaki başarının artması, ameliyat risklerinin azalması da obezite cerrahisinin yaygınlaşmasına neden olmuştur.

Türkiye’de yapılan yıllık obezite ameliyat sayısı 18-20 bin dolayındadır. Bu sayı yeterli gibi görünmekle birlikte ülkemizde tedavi bekleyen morbid obez hasta sayısının yaklaşık 2 milyon, obezite sorunu olanların (yani BKİ’i 30 dan büyük) sayısının 20 milyona yaklaştığı düşünülürse ameliyat sayılarının daha da artması gerektiği görülebilir.

OBEZİTE CERRAHİSİNDE EN SIK UYGULANAN YÖNTEMLER NELERDİR VE NASIL UYGULANIR? 

Obezite cerrahisi laparoskopik yani küçük deliklerden kapalı yöntem ile uygulanır. Çünkü bu şekilde uygulanan tüm cerrahilerde ameliyat sonrası hastanın ağrı yakınması çok daha az olur, ayağa kalkması ve normal yaşama dönmesi de çok daha hızlı olmaktadır. Obezite cerrahisinde bir çok yöntem var fakat bu yöntemlerden en sık uygulananı tüp mide olarak ta bilinen sleeve gastrektomidir. Çünkü bu yöntem diğerlerine göre daha kısa sürer, riskleri çok daha azdır ve uzun dönemde bir yan etkisi yoktur.

Bu yöntemde midenin yan %80’lik kısmı çıkarılır. Bu bize 3 şey sağlar birincisi midenin tepe kısmından ghrelin denilen açlık hormonu salgılanır, bu kısım çıkarıldığı için ghrelin dolayısıyla da açlık hissi azalır.
İkincisi midenin hacmi yaklaşık 1500 cc’dir ve ameliyat sonrasında yaklaşık 150 cc kalır, dolayısıyla 3-4 kaşık yemekle tokluk hissi oluşur.
Üçüncüsü bağırsaklardan GLP gibi insüline yardımcı olabilen hormonlar salınır ve obezitede oldukça sık gördüğümüz insülin direnci ve DM gibi hastalıklarda tedavi imkanı sağlar.

BU AMELİYATLARIN ŞEKER HASTALIĞININ TEDAVİSİNDEKİ YERİ NEDİR?

Şeker hastalarının %90’ı tip2 şeker hastasıdır. Bu tip2 şeker hastalarında ayrıntılı testler yapılarak hastanın ameliyata uygunluğu teyid edilmelidir. Her hastaya aynı yöntem uygulanması doğru değildir. Uygun hastalarda uygun cerrahi yöntem seçilerek ortalama %80 oranında şeker hastalığında tam iyileşme sağlanır. Verilerini ve takiplerini net olarak bildiğim için kendi hastalarımdan bahsedecek olursam yılda 600-1000 civarı obezite ve diyabet cerrahisi uygulamaktayım. Bu hastalarımdan sadece 10 tanesi insülin kullanmaya devam ediyor. Bu hastalar da ameliyat öncesinde günde 4 defa toplamda 150-160 ünite insülin kullanırken şu anda sadece 10-12 ünite tek doz insülin kullanmakta ve yaşamlarına oldukça mutlu devam etmekteler. Burada önemli olan şey ayrıntılı testler yapılarak doğru hastayı belirlemek, sonrasında hastaya doğru yöntemin uygulanması, multidisipliner çalışan bir ekip, ameliyat sonrası sıkı takip ve hasta uyumudur. 

OBEZİTE CERRAHİSİ RİSKLİ MİDİR?

Her ameliyatta olduğu gibi bu tip ameliyatların da mutlaka riskleri vardır. Fakat genel olarak risk oranı aslında safra kesesi ameliyatından farklı değildir. Bu ameliyatlar ile ilgili en sık konuşulan ve sürekli gündemde olan konu kaçak, sızıntı ya da dikiş sızıntısı olarak isimlendirilen anastomoz kaçağı riskidir. Bu oran tüm dünya literatüründe %0-4 arasında değişmekle birlikte ortalama %1 civarındadır. Ameliyat esnasında mide standart olarak stapler denilen özel aletler kullanılarak ayrılır. Biz son 4 yıldır midedeki stapler hattını karın içerisindeki yağı da kullanarak dikiyoruz ve son 4 yılda hiçbir hastamızda buna benzer bir problem yaşamadık. Bu riski azaltmada hastanın ameliyat öncesinde iyi değerlendirilerek varsa ek hastalıklarının düzeltilmesi önemlidir, sonrasında ameliyat esnasında ve postop bakımda görev alan ekibin uyumlu çalışması da bu riskin önlenmesi veya varsa erken tedavisi açısından olmazsa olmazıdır. Burada yeri gelmişken bana desteklerini esirgemeyen tüm konsültan hekim arkadaşlarıma ve 7 gün 24 saat görev yapan ekip arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.

OBEZİTE İLE İLGİLİ SON OLARAK EKLEMEK İSTEDİĞİNİZ BİR ŞEY VAR MI?

VKİ 40’ın üzerinde olan hastalarda obezite cerrahisi uygulanması yaşam süresini ortalama 12 ila 15 yıl arttırmaktadır. Dolayısıyla uygun hastalarda obezite cerrahisi yaşam kurtarıcıdır.

ekol hastanesi whatsapp HEMEN ARA
ekol hastanesi whatsapp WHATSAPP